28 Ağustos 2014 Perşembe

ÇOCUK VE OYUN

Her yetişkin yaşamının ilk yıllarını az ya da çok oyun oynayarak kurmuştur. Yetişkinlerin hatırladıkları çocukluk oyunlarını anlatırken bile nasıl neşe doldukları her hallerinden belli olur. Oyun çocuk için de yetişkin için de anlamlı bir rahatlama sürecidir. Kendi çocukluk sürecindeki oyunları, oyuncakları, oyun arkadaşlarını hatırlayan bir ebeveyn için çocuğunun oyun ihtiyacını karşılamamak söz konusu olamaz.

Günümüzde çocukların oyunları ebeveynlerinin hatırladığı oyunlara kıyasla genelde daha sınırlı mekanlarda, daha korumacı tavırlar arasında ve kesinlikle daha çok oyuncakla ancak daha çocuktan bağımsız görünüyor
Çocuklar artık çok daha çeşitli oyuncaklara sahip ancak alışveriş merkezlerindeki kapalı mekanlarda ya da parklarda yetişkinlerin göz hapsinde oyun oynuyorlar. Şanslı olan azınlık grup geniş fiziki koşullara sahip okullarda ve çevrelerde yaşıyor olsa da genellikle çocuklar sınırlı mekanlarda ve vakitlerde oyun oynayabiliyorlar.



Tüm bu değişen koşullar içinde ebeveynler çocuklarıyla oynarken bazen fazla korumacı bazen de aşırı yönlendirici olabiliyorlar. Ebeveynlerin kendi dönemleriyle çocuklarını değerlendirip ‘bizim zamanımızda böyle oyuncaklar yoktu, kıymetini bil’ ya da ‘bu çocuk çok şanssız hiç sokakta oynayamıyor’ gibi çocukları yargılayan ya da çocukları mağdur gören bakış açıları genellikle çocuğun oyununa şekil verme olarak davranışa dönüşüyor.
Çocuk, oyununda özgürce anlatmak ister dünyasını. Bu nedenle çocukla iletişim kurmanın, onu dinleyip anlamanın en kolay yolu oyununa katılmak ve en önemlisi oyununda izleyici kalabilmektir. Çocuklarınızla oynarken ‘istersen önce bunu kaldır sonra onunla oyna’ ‘bak bu ne renk, kırmızı’ ‘hadi şimdi bunları sayalım, bir ikiiii üüüüç…’ gibi hazır oyuna başlamışken bir şeyler öğreteyim, kurallar kayayım gibi amaçlarınız olmamalıdır. Oyun çocuğun öğrenme zamanı olmaktan çok, anlatma zamanıdır. Öğrenme sürecinde oyunun kullanılması profesyonel bir eğitim işidir ki ebeveynle çocuk arasındaki ilişki profesyonellikten çok anlayışla kurulur.


Anne babalar çocuklarıyla geçirdikleri zaman diliminde mutlaka oyun ve oyuncak seçimini çocuğa bırakmalıdırlar. Çocuk oynarken onun yönergelerini dinleyerek ona eşlik etmelidirler ve oyun içinde öğretici, yargılayıcı ya da manipülatif olmamalıdırlar.
Çocuğun gelişimi ve anne baba ile olan ilişkisinde oyun en güçlü araçtır. Bu aracı bol bol kullanmak ve çocuğun aracı yönlendirmesine izin vermek çocuğunuzla daha derin ilişkiler kurmanızı ve onun kendini ifade edecek keyifli bir ortam yaratmasını sağlayacaktır.
Çocuğunuzla koşulsuz ve en çocuk halinizle oyun oynayacağınız keyifli vakitler dilerim.

                   
                                                                                                             
             Psikolog
       Gülşah Sütlüoğlu

                                                                                                                                       

11 Ağustos 2014 Pazartesi

ÇOCUKLARIZI DEPRESYONA SOKMAYIN

               
"Süper çocuklar yetiştirmek uğruna çocuklarınızı depresyona sürüklemeyin."


Yeni nesil çocuklar artık küçük bir yetişkin gibi davransalar da onların hala bir çocuk olduğu unutulmaması gerekir. Çocuklar sahip oldukları bilgi ve beceriler, ilgi alanları, zihinsel yapıları, yorumları sayesinde artık "küçük bir yetişkin" gibi davranabilirler. Ancak bu durum beraberinde tükenmişlik sendromu, kronik yorgunluk ya da depresyona sebep oluyor.
"Acele ettirilen çocuklar"
Son yıllarda anne babalardan çocuklarıyla ilgili en çok "her çocuğun hoşuna gidecek şeyleri yaptırıyoruz, yine de mutlu olmuyor" , "bütün hafta sonlarımız koşuşturmacayla geçiyor." " ben küçüğün yüzmesini beklerken, babası ablayı piyano dersine götürüyor" gibi yorumlar alıyoruz. Buna karşılık çocuklardan ise "sabahtan öğlene kadar at biniyorum, dinlenmek için keman kursuna, sonra da etüde katılacağım. Aslında o saatte jiu-jitsum var ama sınavım var gitmiyorum. Düşük not alırsam annem başıma dikilir." serzenişleri geliyor. Bu durum "acele ettirilen çocuklar" kavramıyla açıklanabilir. Amerikalı Psikolog David Elkind tarafından ortaya atılan bu kavram çocukların zamanlarını ebeveynlerin tercihlerine göre düzenlediği, bu düzenlemenin de her hafta daha fazla ders, çocuğu sosyal, akademik ve kültürel alanlarda geliştirebilecek daha fazla aktivite anlamına geliyor. Bu aktiviteler yapılmadığı zamanlarda ise anne-babalar rahatsızlık duyuyor. "İyi ebeveynliğin" gereklerini yerine getiremediklerini hisseden anne babalar eğer çocukları kendileri için en iyi yüzücü olmak, jimnastik madalyası almak, en iyi dereceyle okuldan mezun olmak gibi ulaşılabilir fırsatları değerlendirmezlerse onları bir adım ileri taşıyacak şeyi kaçırmış olurlar mı sorusuna takılıyorlar. Bu yüzden de bu fırsatları sürekli artırmaya çalışıyorlar.



"Koruyan öneriler nelerdir ? "
Peki "acele ettirilen çocuk" psikolojisinden uzaklaştıracak, belki de çocukları depresyondan koruyacak öneriler var mıdır diye sorarsanız şu şekilde sıralayabilirim :

  • Çocuklarınızı ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirin. Bu sayede onların psiko-sosyal gelişimlerine katkıda bulunabilirsiniz.Ancak bu etkinliklerin iyi planlanması ve çocuğun kapasitesinin çok üzerinde olmaması gereklidir.
  • Serbest oyun oynamasına ve hayal kurmasına izin verin. Bu çocuklara bağımsızlık sağlar ve kim olduğunu hissettirir.
  • Çocuklarınızı dinleyin. Ancak bu sadece size ne söylediklerini değil beden duruşlarını, yüz ifadelerini, ses tonlarını da dinlemektir.
  • Çocuğunuzu boş boş dururken, hiçbir şey yapmıyorken, peçetelerden oyuncak yaparken ya da çizgi roman okurken gördüğünüzde rahat bırakın. İstediğini yapmaya devam etsin. Bu sayede yoğun bir gün içinde "çocukluğunu" yaşamasına izin verin. 

                                                                                                         Uzman Psikolog
                                                                                                         Belin Güner Nas

5 Ağustos 2014 Salı

ÇOCUKLA UYUMAK

ÇOCUKLA UYUMAK ÇÖZÜM DEĞİL, SORUN ÜRETİR !

Anne babalar küçük yaşlarda çeşitli endişelerle çocuklarının yanlarında yatmasına
izin verebiliyorlar.
Doğumdan sonra bebeği emzirmek daha kolay oluyor diyerek başlayan süreç çocuk için anne sıcaklığını vazgeçilmez kılıyor. Özellikle çaışan anne babaların çocukları öğle uykularını uzatıp,ebeveynleri eve geldikten sonra onlarla daha fazla vakit geçirmek için uyumaz ya da sık sık uykudan uyanır.

Anne babanın yanında kendini güvende hisseden çocuk güven duygusunu sürdürmek için anne baba ile yatmak ister hatta karanlıktan, canavardan, hayaletten korktuğunu ifade ederek kendine mazeretler üretebilir. Çocuğun korkularına ya da isteklerine yenik düşüp çocuğu yanına alan ebeveyn aslında bir alışkanlık yaratma sürecine girmiş olur. Özellikle 3‐4 yaşlarında korkulu rüyalar, kabuslar, gece ağlamaları ve sıçrayarak uyanmalar genelde her çocukta rastlanabilen durumlardır. Elbette bu durumların sıklığı, çocuğun değişen yaşam koşulları gibi etkenler takip edilmelidir.
Çocuğun yaşı büyüdükçe problemlerini onunla yatarak çözmek de mümkün olmayacaktır yani çocukla
yatıyor olmak çözüm değil problem yaratır. Bazı ailelerde ise birlikte uyma talebi çocuktan gelmez, eşlerden birinin şehir dışı seyahatleri, annenin yalnız yatmak istememesi, çocuğu eşe tercih etme gibi nedenlerle ebeveyn de çocuğu yatağa davet edebilir.Çocuğun kendi odasında ve yatağında uyuması anne babadan bağımsızlaşabilme, cinsel gelişim ve genelkişilik gelişimi için son derece önemlidir.




Çocuklardaki uyuma güçlüğünün belli başlı nedenleri şunlardır:

• Anne, baba aşırı hoşgörülüdür. Çocuk uyumamak için türlü bahaneler bulur. Onlar da her dediğini
yaparlar. Böylece her akşam evde bir kargaşa yaşanır, sinirler bozulur.
• Aile aşırı disiplinlidir. Çocuk bu katı tutuma tepkisini uykuya direnerek gösterebilir.
• Çocuğun odası rahatça uyumaya elverişli değildir. Ev aşırı gürültülü ve havasız olabilir.
• Baba eve geç geliyorsa, çocuk onunla daha çok birlikte olabilmek için uyumaz.
• Çocuk gündüz uykusunu alır ve gece daha az uyur.
• Çocuğun odasının ya da yatağının değiştirilmesi uyuma güçlüğüne neden olabilir.
• Kimi çocukların günlük uyku gereksinimi azdır. Sabah geç kalkan çocuğun akşam erkenden uykusu gelmez.
• Çoğu evde, akşam saatleri yaşanan canlılık çocuk için çekicidir. Televizyon seyredilir. Çocuk her zaman
bulamadığı bu ortamdan ayrılmak istemez.
• Kimi çocuk uyumayı annesinden ayrılma olarak değerlendirir ve bunun sıkıntısını duyar. Bu daha çok aşırı
anneye bağımlı çocuklarda görülür.
• Uyku saatine yakın oynanan hareketli oyunlar çocuğun uykusunu kaçırır.
• Aşırı sıcak ve soğuk rahat uyumaya engeldir.

Çocuk sizin yatağınızda yatmak isterse...

Buna izin vermeyin. Bazı çocuklar uyumadan önce veya gece yarısı uyanarak anne ve babalarıyla yatmak
isterler. Kısa bir süre için böyle bir şey yapmanız ileride büyük sorunlara yol açabilir. Sizinle birlikte yatması
çocukta cinsel uyarılar yapabilir. Yine, anne‐babalarıyla yatan çocuklarda anne babaya aşırı bağımlılık görülür.
Yatağınıza gelmek isteyen çocuğu azarlamadan kendi yatağına götürün. Eğer sakin değilse bir süre onunla ilgilenip,konuşarak sakinleşmesini sağlayın.
Çocuğunuzdan bütün alışkanlığını bir anda değiştirmesini beklemeyin adım adım değişiklikler yapın. Çocuk
anne babanın odasından ve yatağından kendi odasına ve yatağına geçemiyorsa önce siz onunla odasını paylaşın, çocuk kendi odasıyla bağ kurdukça hem kendini daha rahat hissedecektir hem de süreç çocuğu daha az yıpratacaktır.Çocuğunuzun kendi odasında ve yatağında yatmasına dair değişiklikler yapmaya karar verdiğinizde ona öğretmeye çalıştığınız her kural gibi önce nedenleri açıklayın ve kesinlikle geri adım atmayın.

Hem sizlere hem de çocuklarınıza huzurlu uykular dileriz.                                  Psikolog
                                                                                                                                      Gülşah Sütlüoğlu